Archive for the ‘Asker Fıkraları’ Category

Tek ben miyim?

Aralık 6, 2007

Manevra varmış. Mehmet elde tüfek yerde yatıyormuş. Komutan gelip sormuş:
-Düşman önden gelirse ne yaparsın? Mehmet cevaplamış. Şu yandan, bu yandan, arkadan gelirse diye; tekrar tekrar sormuş komutan. Mehmet bunları da cevaplamış. Komutan en sonunda:
– Ya düşman tepeden gelirse? deyince;
– Bu memleketin tek askeri ben miyim komutanım?

Aşağı Attım

Aralık 6, 2007

Bir general, komşu ülkeden gelen konuk generale hem hava atmak, hem de erlerinin kendisine ve vatanına bağlılıklarını göstermek için, üç erini ve karılarını yanına çağırır. Erlere birer kurusıkı tabanca verir. Onları yan odaya alır ve karılarını öldürmelerini ister. Konuk generale şimdi bakınız erlerimiz nasıl itaatkar ve vatansever, der. Erler teker teker içeri girerler. Birinci er karısından özür dileyip tüm şarjörü boşaltır. Tabii karısı ölmez, kurşunlar kurusıkıdır. İkincide de aynı şey olur. Genaralin gözleri yaşarmıştır. En son giren erin ardından, iki general kurşun seslerini dinlerken, dan dan dan dan dan dan… şangırrrr, diye bir ses duyarlar. İşini bitirip çıkan ere merakla sorarlar, neydi o şangırrr sesi? diye. Er yanıtlar:
– Komutanım bana kurusıkı kurşun vermişsiniz, karım ölmeyince bende tuttum camdan aşağı attım.

Başçavuş

Aralık 6, 2007

Başçavuş Albayı tutuklayacakmış; Albay, binbaşıya:
-Yarın güneş tutulacak. Bu her zaman görülen bir şey değildir. Erleri talim elbiseleri ile talim meydanına getirin de olayı görsünler. Ben de orada bulunup kendilerine gerekli bilgiyi vereceğim. Şayet yağmur yağarsa, tabii bir şey göremeyiz. O zaman erleri, üstü kapalı talimgaha **ürürsün. Binbaşı, yüzbaşıya: Albayın emri ile yarın sabah saat dokuzda güneş tutulacak. Bu her zaman görülen bir olay değildir. Şayet hava kapalı olursa bir şey görülemeyecektir. Bu durumda tutulma, kapalı talimgahta gerekli talim elbisesiyle yapılacaktır. Yüzbaşı, teğmene:
-Albayın emri ile yarın sabah dokuzda talim elbisesi ile güneş tutulmasının açılış merasimi yapılacaktır. Şayet yağmur yağarsa ki bu durum pek görülen bir olay değildir, Albay kapalı talimgahta gerekli bilgiyi verecektir. Teğmen, başçavuşa: -Yarın sabah dokuzda hava güzel olursa, talim kıyafeti ile albay tutulacak. Kapalı talimgahta yağmur yağarsa, alayın meydanında manevra yapılacak. Çünkü bu her zaman görülen bir olay değildir. Basçavuş, askere: -Yarın sabah saat dokuzda kapalı talimgahta Albayı tutacağız. Sabah hepiniz talim teçhizat ile hazır olun. Askerler kendi aralarında: -Yarın sabah bizim başçavus Albayı tutuklayacakmış.

Bana gelişi 8.30

Aralık 6, 2007

II. Dünya Savaşı sırasında Rus orduları geri çekiliyormuş… Ve Rus generali durumu kurtarmak için askerleri teşvik etmeye karar vermiş. Getirilen her ölü Nazi için 10 ruble vaad etmiş. Çatışmalardan sonra kimi 1, kimi 3 ceset getirmiş ve paralarını nakit olarak almışlar. Bir ara bir Yahudi asker, bir vagonu sürükleyerek getirmiş. Vagonun kapısını açmış, içerisi ceset doluymuş. General bunu görünce şaşırmış ve askeri kenara çekerek şöyle demiş:
– Asker, anlarsın ya bütçemiz zayıf, haydi ben sana ceset başı 7.50 ruble vereyim. Asker:
– Olmaz, demiş, Zaten bana geliş fiyatı 8.30 ruble.

Pamuğu Değiştirseler

Aralık 6, 2007

Bir bölükte ahçının yemekleri yüzünden millet hemoroid olmuş. Tam 107 kişi yatak yorgan yatıyormuş. Bir gün revire gezmeye gelen komutan her askerin önünde duruyor ve soruyormuş:
– Merhaba asker, hastalığın nedir?
– Merhaba komutanım , hemeroidim var.
– Tedavi olarak ne yapıyorlar?
– İlaçlı pamuk efendim.
– Bir arzun var mı asker?
– Bir an evvel iyileşip tekrar vazifeme dönmek istiyorum komutanım. Komutan herkesin önünde durup aynı soruları sormuş ve hep aynı cevapları alınca memnun olmuş. Sıra en son sıradaki adama gelmiş. Ona da aynı soruları sormaya başlamış:
– Merhaba asker, hastalığın nedir?
– Bademciklerimden rahatsızım efendim.
– Öyle mi? Peki ne ilaç kullanıyorlar?
– İlaçlı pamuk efendim.
– Güzel. Peki bir isteğin var mı evladım?
– Var, efendim. Mümkünse sıra bana gelince pamuğu değiştirseler diycektim..

Boynuzlarından Tutarım

Aralık 6, 2007

Güney Amerikalı bir subayla bir er konuşuyorlar: – Savaşta bir düşmana rastlarsan ne yaparsın? – Vururum. – Doğru, peki bir düşman bölüğüne rastlarsan ne yaparsın? – Vururum – Olmadı. Koşup karargaha haber verirsin. Peki savaş meydanında bir inek görürsen ne yaparsın? – Vururum. – Olmadı. – Koşup karargaha haber veririm. – Yine olmadı.Boynuzlarından tutup karargaha sürüklersin. Şimdi beni görürsen ne yapacağını söyle.. – Vururum. – Olur mu canım. Ben senin komutanınım. – Döner karargaha haber veririm. – Yahu ben düşman bölüğü değilim ki. – Hah tamam. Boynuzlarından tutup karargaha sürüklerim…

Kurşunsuz

Aralık 6, 2007

Askerin biri komutanını evine bırakırken yolda arabanın benzini biter asker arbayı durdurur. askerin de cık fena cişi gelmiştir fırsat bu forsat deyip başlar arbanın deposuna işemeye bunu gören komutan askere sorar oğlum şimdi senin yaptığın normal mi der asker de cevap verir hayır komutanım kurşunsuz.

Birini Daha Bul

Aralık 6, 2007

Iki genç kiz parkta gezintiye çikmislardi. Bir bahriyeli de bir saattir kizlarin pesini birakmiyordu. Nihayet kizlarin sabri tasti ve bir tanesi arkasini dönerek bahriyeliye sert bir yüzle baktiktan sonra hiddetle, – Bak, ya bizi takip etmekten vazgeç, yahut bir arkadasini daha bulup öyle gel

Tokat

Aralık 6, 2007

Bir Yüzbaşı ile emir eri bir trende yolculuk ediyorlar. Aynı kopartmanda çok alımlı bir kız ile annesi de var. Başka kimse yok. Bu iki grup birbirlerini tanımasa da yolculuk sırasında tanışırız diye çok yakın oturmuşlar. Derken tren bir tünele giriyor, ortalık kararıyor. Bir öpücük sesi ve ardından -şırraaak- çok şiddetli bir şamar sesi duyuluyor. Tren tünelden çıkıyor. Herkes şaşkın ne oldu diye birbirine bakıyor.
Genç kız düşünüyor; (Benim yerime annemi öperlerse, işte böyle şamarı yerler..) Kızın annesi düşünüyor; (Helal benim kıza, öpüldü ama, hemen şamarı yapıştırdı.)
Yüzbaşı düşünüyor; (Ulan asker kızı öptü, şamarı ben yedim…)
Asker gülümsüyor; (İntikamımı aldım daa. Havaya bir öpücük yüzbaşıya bir şamar!!)

Sahte Rus

Aralık 6, 2007

Soguk savasin en cafcafli yillaridir.Birgün Amerikalilar Ruslarin yeni bir silahi Sibirya da test ettiklerini haber alir vederhal en iyi ajanlarini siki bir egitime alirlar.Bu ajan kisa sürede Rus yemesini Rus gibi içmesini kisacasi gerçek bir Rus gibi davranmasini ögrenir ve derhal görevine baslar.
Sibirya da bir köye yerlesir.Birgün bir dügüne katilir.Ortama hemen ayak uydurur. Kendi kendine farkedilmedigne sevinirken bir ihtiyar adam yanina yanasir:
Yoldas sen iyisin hossun ama Amerika lisin der.
Ajan sasirir ama bozuntuya vermek istemez ve:
-Saçmalama yoldas nerden çikardin der.
Yasli adam da
-ben okuma yazma bilmem, fazla gezmisligim de yoktur ama hiç zenci rus görmedim

Cesur asker

Aralık 6, 2007

Kimin askeri daha cesur yarismasi varmis.
Karacinin komutani :
– Oglum su tankin altina atla!, demis. Asker atlamis olmus.
Havacinin komutani :
– Oglum su ucaktan betona parasutsuz atla!, demis. Asker olmus.
Denizcinin komutani :
– Oglum su geminin altina atla!, demis.
Asker :
– Naah atlarim, demis.
Denizci komutani diger komutanlara donup :
– Bakin, benim askerim daha cesur, komutanina nah cekiyor.

İki Er

Aralık 6, 2007

İki general bir cafede oturup konuşuyorlarmış. generalin biri “benim bir erim var çok salak demiş. diğeriyse “hayır, benim bir erim var o daha da salaktır.” demiş. tartışma çok büyümeden kimin askerinin daha salak olduğunu anlamak için yarışma gibi bir şey yapmaya karar vermişler. ilk general askerini yanına çağırıp “oğlum, git bana şu 5000 lirayla bir mercedes al gel” demiş. ikinci general de askerini çağırıp “git bak ben ordu evinde miyim?” demiş. iki asker yolda karşılaşmışlar. ilki “ya benim general çok salak. bu günün pazar olduğunu bildiği halde beni araba aldırmaya gönderdi.” demiş. ikincisiyse “benim general daha salak. yanında telefon dururken, beni ordu evine gönderdi.” demiş

Deve

Aralık 6, 2007

Binbaşı çölün ortasındaki kaleye komutan olarak tayin olur. Gelir gelmez tüm askeri toplayarak onlarla tanışır ve kalede yaşamın nasıl olduğunu, günlerin nasıl geçeceğini anlamaya çalışır. Her şey iyidir de kadınsız ne yapacağını bir türlü kestirememektedir. Günler aylar geçer artık komutanın dayanacak hali kalmamıştır. Postasını yanına çağırır ve seks ihtiyaçlarını nasıl karşıladıklarını sorar. Postasıda mahçup bir ifadeyle kalenin surları üzerinden 200 metre ileride beklemekte olan deveyi gösterir. Komutan şaşırır ve kesinlikle böyle bir şey yapamayacağını içinden geçirir. Günler geçtikçe komutanın cinsel arzuları katlanarak artmaktadır. Sonunda bir gece yarısı kaledekilerin hepsi uyuduktan sonra devenin yanına gider bu işi bitirecektir. Arkasına geçer yetişemez, hoplar yapamaz, zıplar yapamaz,kayanın üzerine çıkar denk getiremez, sonunda kan ter içinde geri döner. Ertesi sabah postasını çağırarak durumu anlatır ne yaptıysa deveyi beceremediğini, bunun bir kolay yolu olup olmadığını sorar. Postası cevaplar:
-Ne yaptınız komutanım 3 mil ötede bir kasaba var burdada bir genel ev var biz ihtiyacımız olduğu zaman bu deveye biner oraya gideriz. Zaten bu deveyi de bunun için orada bekletiyoruz.

Asker Temel

Aralık 6, 2007

Kurtuluş savaşında ordu büyük zayiat vermektedir. Ordu komutanı bu gidişe dur demenin yollarını ararken aklına dahiyane bir fikir gelir. Hemen bölüğü düz bir arazide toplar ve bölüğe hitaben: Bu günden sonra düşman tarafından bir kelle getirene on lira vereceğini söyler ve bölüğü cepheye gönderir. Ertesi gün bölük şaha kalkar ve her kes iki,üç kelle getirip ordu komutanından parasını alır. Savaşın üçüncü günü ordu komutanı postası olan temelin yok olduğunu görür. Bölüğe haber salar ve tüm ölüler ile yaralıların arasında temeli araştırır. Yapılan aramalarda temelden iz yoktur. Temelsiz geçen beş günün sonunda nöbetçilerden birisi bölüğe doğru bir toz bulutunun yaklaştığını alarm verir. Dürbünü eline alan ordu komutanı yaklaşan bulutun bir kamyon olduğunu görür. Gözlerine inanamaz kamyonun kasası düşman kelleleriyle doludur ve direksiyondaki de temelden başkası değildir. Sevinçle temeli karşılayan ordu komutanı ordusuna dönerek asker dediğin böyle olmalı der ve temeli odasına çağırır. Odaya giden temele ordu komutanı:
-Bak evladım devletimiz savaş halinde,ekonomimiz bozuk ben size kelle başına on lira sözü verdim ama bu kadar kelleye ödeyecek paramız yok gel seninle bir anlaşma yapalım kelle başına sana altı lira vereyim demiş.
Komutanın teklifine şiddetle karşı çıkan temel parasını tam olarak ister. Bir türlü temeli ikna edemeyen komutan kızgın bir ifadeyle altı lirayı neden kabul etmediğini sorar.
Temelin cevabı müthiştir.

Komutanım vallahi yedi liradan ben aldım onları der.

Bel soğukluğu

Aralık 6, 2007

Mehmet askere gitmeden 1 gün önce geneleve gitmiş. Şans bu ya Mehmet e belsoğukluğu bulaşmış. Acemilere kolay kolay hastane sevki olmaz ya durumun vahameti üzerine bizimkini askeri hastanenin üroloji (bevliye) polikliniğine sevketmişler. Sırası gelen Mehmet tabip binbaşıya şikayetini arzetmiş: Komutanı aciiiy sızliyyy ve yaniyyyy. akinti de geliyy… Doktor Memedin aleti alıp evirip çevirerek muayene ederken telefon çalmış ve binbaşı 1-2 dakika telefonla görüşmüş. Unutmuş tabii ve Mehmet e dönüp tekrar şikayetini sormuş. Fakat Mehmet huşu içinde :
Mehmet deme komutanıııım, canım deee…..